Gerçek olan nedir? Gördüğümüz dünya mı, yoksa onun ardında yatan başka bir gerçeklik mi var?
Felsefenin en eski sorusu, "varlık nedir?" sorusudur. Platon, görünen dünyanın ardında değişmez idealar olduğunu söylerken, Aristoteles, tam tersine, varlığın bizzat bu dünyanın içinde olduğunu savundu.
Modern dönemde Descartes, dünyanın gerçekliğini şüpheyle sorguladı; Kant ise zihnin dünyayı biçimlendirdiğini ileri sürdü.
Bugün ise yapay zekâ, simülasyon ve sanal evren tartışmaları bu eski soruyu yeni biçimlerde yeniden gündeme getiriyor: Gerçeklik keşfedilen bir şey midir, yoksa üretilen bir sistem mi?